Share this...
Facebook
Twitter

Tiyatro ve sinema yönetmeni, oyuncu, Kırım Tatar kökenli Ahtem Seitablayev, ailesinin tıpkı diğer Kırım Tatarları gibi Mayıs 1944’te Kırım’dan sürgün edildiği
Özbekistan’ın Taşkent yakınlarındaki Yangiyul şehrinde doğdu. Ailesi ancak 90’ların başında memlekete dönebildi, fakat çok geçmeden işgal nedeniyle Ahtem ana toprakları yeniden terk etmek zorunda kaldı. Günümüzde Ukrayna’nın en başarılı oyuncu ve yönetmeni olarak kabul edilen Ahtem aynı zamanda Kırım Evi teşkilatının müdürlüğünü yapmaktadır.

Şubat-Mart 2014’te Ukrayna’ya karşı yapılan ve bugüne kadar devam eden Rus silahlı saldırganlığı sonucunda Rusya, Kırım yarımadasını ilhak etti. Ukrayna topraklarının bir kısmını yasadışı ve geçici olarak ayrılması ve Rusya Federasyonu’na dahil edilmesine yönelik tek taraflı karar, başta Ukrayna olmak üzere, dünyanın birçok ülkesi ve BM Genel Kurulu, AKPM ve AGİT gibi uluslararası kuruluşlar tarafından tanınmamaktadır.

Rusya’nın Kırım’ı işgalinin başlangıcından bu yana, yalnızca Ukrayna anakarasına pek çok Kırım Tatarı da dahil olmak üzere yaklaşık 45 bin Kırım halkı göç etti. Rus işgal makamları, etnik kökenleri nedeniyle Kırım Tatarlarına aktif olarak zulmediyor.
İlhak yılları boyunca, Kırım Tatar halkı mensuplarına yönelik birçok kaçırma, kaybolma, ev arama, tutuklama ve işkence vakası kaydedildi. Kırımlılar 7 yıldır güvenli bir şekilde vatanlarına dönemiyorlar.

Ukrayna Enstitüsü ile ortak hazırlanan “Kırım’ım” serisinde konuklar, sanal gerçeklik yardımıyla onlar için Kırım’ın önemli yerlerini gözlemleyerek vatanı olan yarımadaları hakkında düşüncelerini ve hikayelerini paylaşırlar.

Ahtem

Ahtem Seitablayev (Kırım Tatarca: Ahtem Şevket oğlu Seit-Abla), Kırım Tatarlarının çoğunun ne Sovyetler Birliği’ne, ne de o döneme karşı duygusal bağının olmadığını söylüyor.

— Halkımızın %50’si sürgün sırasında öldü, ki bunların çoğu çocuklar, yaşlılar ve kadınlardı. Aynı Sovyet istatistik verilerine göre, o sırada 16 yaşın üzerindeki Kırım Tatar erkeklerinin %90’ı Kızıl Ordu’da ön cephede savaşıyordu. Erkekler evde değilken, Sovyet yetkilileri ailelerini yok ediyordu.

Ahtem, 16 yaşında mezun olduktan sonra Özbekistan’dan Kırım’a taşındı ve Kırım Kültür ve Eğitim Meslek Okulunun oyunculuk bölümüne girdi. Kırım Tatar tiyatrosunun canlandırılması için başlatılan özel bir Kırım Tatarca kursunu bitirdi. Ardından, Ahtem Seitablayev Simferopol tiyatrolarında kimi zaman oyuncu, kimi zaman yönetmen olarak sahne aldı. Kırım’da yaşarken film yapımına başladı.

— Filmlerim için uygun lokasyon ararken, filmlerim sayesinde Kırım’ı tanıdım.

Ahtem, yaklaşık 15 yıldır Kıyiv’de yaşıyor. Kırım’ın Rusya tarafından işgal edilmesinden önce neredeyse her ay yarımadaya seyahat ederdi. Ama son gidişinden bu yana neredeyse 7 yıl geçti.

— Ebeveynlerim, iki çocuğum ve tüm sülalem orada. Kırım’ım orda.

Resim: Oleg Pereverziev.

2017’den beri Ahtem Seitablayev, Kırım Evi teşkilatında müdür görevini sürdürüyor. Kırım Evi hem Ukrayna bilgi alanında Kırım söylemleriyle çalışan, hem de zoraki Kırım göçmenlere ana dilini, kültürünü ve geleneksel zanaatlarını hatırlamalarına yardımcı olan kültürel bir platformdur.

— Öğrencilerimle sık sık buluşurum. Buluştuğumda da şöyle bir deney uygularım. Gençlere “saray” kelimesini duyduklarında ilk hissettikleri duygu veya ilk akla gelen düşünceyi söylemelerini teklif ederim. Genellikle 10 öğrenciden 9’u “bahçedeki değişik aletlerin saklandığı bir kulübe” der. Sonra onlara benim ana dilimde “saray” kelimesinin “görkemli bir bina, köşk” anlamına geldiğini açıklıyorum. Ya “hohol” kelimesi? Çoğunu “Moskofların aşağılamak istediklerinde bize taktıkları ad”. Benim ana dilimde ise “hohol” kelimesi “gökyüzünün evladı” anlamına geldiğini dediğimde epey şaşırıyorlar. kelimelerin anlamlarını değiştirmeye kim karar verdi? Bu sorunun cevabı çok bariz.

Ahtem, Kırım’a en son Şubat 2014’te gitmişti. Yarımadanın işgalini kendi gözleriyle gördü.

— O çaresizlik hissini, ailem için duyduğum korkuyu, neyi ve nasıl yapabileceğimi anlamadığım için öfkeyi, ama yine de bir şeylerin yapılması gerektiğine dair kararlılığımı çok iyi hatırlıyorum.

Bu kısa zaman zarfında Kırım Tatarlarının ana vatanında huzurlu bir hayat sürme imkanından ilk defa mahrum kalmıyorlar . Fakat artık eve dönmenin ne demek olduğunu biliyorlar ve bunun sadece bir zaman ve çaba meselesi olduğuna inanıyorlar.

— Annem ve babam Sovyetler Birliği döneminde bile Kırım’a döneceğimizden bir dakika bile şüphe duymadılar. Yetişkin yaşımda merak edip onlara bu inancının nereden geldiğini sormaya karar verdim, çünkü o dönemde SSCB’nin dağılacağına ve böylece memlekete dönebileceğimize dair herhangi bir işaret yoktu. İnançları ve yaptıkları işler dışında (annem ve babam, Kırım Tatarlarının vatanlarına geri dönme hareketinin aktif üyeleriydi) ellerinde hiçbir şey yoktu. Ama bu dönüş fikrine inanmamak yaşamamak anlamına geliyordu. Zaman bize bu sefer de aynısını yaşayacağımızı gösterdi.

Çufut Kale manzarası. Ahtem Seitablayev’in arşivinden.

Bahçesaray: Hansaray Ve Çufut Kale

Ahtem, ilk defa 16 yaşındayken Kırım’a geldiğinde hayal kırıklığına uğradığını hatırlıyor. Hayatı boyunca akrabalarının hikayelerinde güzel yarımadanın denizini, dağlarını ve palmiyelerini dinliyordu. Ama Simferopol havaalanına indiğinde bunların hiç birini görmemiş. Bir kaç gün sonra kuzeni babasının ailesi için satın almak istediği evi göstermek için Ahtem’i Bahçesaray’a götürdü. İşte orada bu genç delikanlı, Kırım’ın tam da anne ve babasının ona anlattıkları gibi olduğunu gördü.

— Kuzenimle Bahçesaray’a yaklaşıyorduk. Aylardan Temmuz, hava çok sıcaktı. Bindiğimiz Jıguli’nin (E. N. Yerli üretimi araba markası) camını açtım. Bahçesaray’a yaklaştıkça manzaramız değişmeye başladı; dağları görüp lavanta kokusunu aldım. O zamanlar Bahçesaray’ın etrafı lavanta tarlalarıyla çevriliydi. O zamandan beri lavanta kokusu, memlekete dönmenin simgesi haline geldi.

Bahçesaray’daki Hansarayı, 16.-18. yüzyıllarda Kırım Tatar saray mimarisinin dünyadaki tek örneğidir. Kırım Hanlığının yöneticileri olan Giray hanedanının ikametgahıdır. Kırım Tatarlarının siyasi, manevi ve kültürel hayatının merkezidir.

— Oraya kaç kere gittim, arkadaşlarımı da götürdüm, filmlerin bazı sahnelerini sarayın içinde çektim, kendim de çekildim. Benim yazdığım “Bahçesaray Çeşmesi” tiyatro oyununu sarayın içinde sahneledik. Bu sarayla ilişkili kalbimi ısıtan o kadar çok hatıra var ki….

2013 yılında Hansaray UNESCO Dünya miras listesine girmek üzere aday olarak kabul edildi. Ukrayna, bu mimari anıtın ana listeye alınması için belgeler hazırlıyordu, ancak Kırım’ın ilhakı bu işi engelledi. 2017’nin sonunda, yarımadanın işgalci yönetimi, Hansaray’ın sözde geniş çaplı bir “restorasyonuna” başladı.

— İşgal yönetimi buna sarayın kurtarılması diyor. Fakat şahsi kaynaklardan ve zamanında sarayda çalışıp bu işten anlayan birilerinden öğrendiğim kadarıyla, aslında bu “restorasyon” Hansaray’ın yok olmasına yol açıyor. Çünkü eski tahta ve kiremitler modern malzemelerle değiştiriyorlar.

Share this...
Facebook
Twitter
Share this...
Facebook
Twitter

Çufut Kale (Kırım Tatarcası: Çufut Qale, “Yahudi Kalesi”), Bahçesaray’ın 3 km doğusunda bulunan, Kırım’ın en ünlü ve büyük “mağara şehirlerinden” biri olan ortaçağ kale şehridir.

— Çufut Kale, Kırım’a geldiğimde ziyaret ettiğim ikinci yerdi. Orada inanılmaz bir olay yaşadım. Yokuşu çıkıp o zaman tamamen bakımsız bırakılmış Uspenski Manastırı’nı geçtik. Bunun devamında Karayların Kenaslar kompleksi yer alıyor, yanında ise zamanında efsanevi çevirmen ve kültürel figür olarak bilinen Agatangel Krımskıy’nin oturduğu ev vardı. Yürürken ağabeyime şöyle dedim:
— Köşeyi döndüğümüzde kuyu göreceğiz.
— Ama sen buraları hiç görmedin ki. Resimde mi gördün tüm bunları?
— Yok.
Yolumuza devam ederken tam da hayal ettiğim gibi bir kuyu çıktı karşımıza. Dejavu gibiydi. Bu topraklara bağlıymışım gibi bir izlenime kapıldım.

2012’de Çufut Kale’de, Ahtem Seitablayev’in yönetmen ve başrol oyuncusu olduğu “Haytarma” filminin (Kırım Tatarcası Qaytarma — dönüş) bazı sahneleri de çekildi. Tarihi drama, Kırım Tatarlarının sürgününü anlatıyor ve gerçek olaylara dayanıyor. Filmin ana karakteri Kırım Tatar halkının milli kahramanı Sovyet pilotu Amethan Sultan’dır.

Memleket köyleri

Ahtem’in annesi, Sudak’ın 20 kilometre batısında, Karadeniz kıyısındaki Kapsihor köyünde (1949’dan beri — Morske köyü) doğdu.

Muhtemelen en sıcak duyguları Kapsihor’e karşı besliyorum çünkü orası annemin memleketi. Arkadaşlarım orada yaşıyor, dolayısıyla oraya gitmeyi çok severdim. Bazen Mayıs ve Ekim aylarının başlarında, havanın sıcak olduğu ve az sayıda insanın bulunduğu zamanlarda ailemle birlikte üç günlük bir kaçamak ayarlamayı başarıyordum. Böylece tarla ve bahçelerde yetişen tüm o Kırım’ın leziz mahsullerinin zamanını yakalıyorduk. Arkadaşım beni karşılayıp sürekli keşfettiği yeni yerleri gezdirirdi. Arabasıyla inanılmaz yerlere çıkıyorduk, deniz manzarasının keyfini çıkarıp dağların arasından geçiyorduk.

Ahtem, 1989 yılında oyunculuk fakültesine girdiğinde, sınıf grubunu elma, üzüm ve armut toplamaya Sudak’a götürdüklerini hatırlıyor. Taşkent’te pamuk toplamaya nazaran bu iş çok daha kolay gibi görünüyordu. Bu yüzden öğrenciler öğlene kadar kotasını doldurup (hatta bazı zamanlar kotanın iki katını), denizde yüzmeye veya bir Kırım Tatar ailesini ziyaret etmeye giderlerdi.

— Aramızda bir Kırım Tatar ailesinin Kırım’a taşındığını ve 2-3 km uzaklıktaki dağ patikalarında yaşadığını duyan olursa o aileleri ziyarete giderdik. Genel olarak Kırım Tatarları birbirlerini kolaylıkla ayırt edebiliyorlardı. Örneğin, araba numaralarına bakıyorsunuz ve kişinin Orta Asya’dan geldiğini anlıyorsunuz. O zaman Kırım’a gelenin bir Kırım Tatarı olma olasılığı %99’du. Birbirlerini tanıyor olmasalar veya ortak akrabaları olmasa bile durup tanışıyorlardı (ki Kırım Tatarlarının hemen hemen her yerde akrabaları var). Örneğin satılık bir ev veya geceyi geçirmeleri gerektiğinde bir yer bulmaya, ya da başka konularda birbirlerine her zaman yardımcı olurlardı.

Mamaşay köyünün plajı.

Share this...
Facebook
Twitter

Пляж у селі Мамашай.

Share this...
Facebook
Twitter

Mamaşay (1945’ten beri — Orlivka), Kırım’ın güneybatısında, Sivastopol yakınlarında bulunan Ahtem’in babasının köyü. Karadeniz kıyısına 2 km uzaklıkta, Kaça nehrinin sağ kıyısında yer almaktadır.

— Bir yaşımı doldurmadan hastalandım. Doktorun dediklerine göre zatürreden iyileşmem için anne ve babamın beni Kırım’a getirmeleri gerekiyordu. O zaman, Kırım Tatarlarının, tabiri caizse, Kırım’da tatil yapmak için gelmelerine izin verilirdi, ancak yaşamalarına izin verilmezdi. Şimdi Orlivka olarak adlandırılan ama asıl ismi Mamaşay köyüne getirildim. Oradaki deniz kıyısını hatırladığıma dair bir his vardı. Kıyıda koşup kumsalda dinlenen insanlardan istediğim atıştırmalıkları hatırlıyorum. Annem yakın zamanda bu anıyı doğruladı. “O gün iyileşmeye başladığını anladık” dedi.

destek

Bu materyal Ukrayna Enstitüsünün katkılarıyla çevrildi.

Materyali hazırlayanlar

Ukraїner yazarı:

Bohdan Lohvınenko

Alim Aliyev

Proje menajeri:

Katerına Polevyanenko

Yazar:

Nataliya Ponedilok

Editör:

Yevheniya Sapojnikova

Röportör:

Karina Pilühina

360 derece çekim,

Kurgu yönetmeni:

Sergiy Korovaynıy

Kameraman:

Oleh Solohub

Mıhaylo Şelest

Yönetmen:

Mıkola Nosok

Fotoğraf editörü:

Katya Akvarelna

Çevirmen:

Anna İbar

Çeviri editörü:

Feridehanum Useinova

İçerik menajeri:

Katerına Şçepkovska

Ukraїner'i destekleyenler

Ortak olun

Keşif gezisini takip edin