Share this...
Facebook
Twitter

Putin, Ukrayna’ya karşı savaşı ilan ederken “onu nazilikten arındırma”yı kendi “özel askeri operasyon”unun nihai hedeflerinden biri olarak beyan etti. Beyanı tüm dünyadaki insanların çoğuna tam bir saçmalık gibi geldi, zira bu iddia Putin’in Ukrayna’daki hakikatle alakası olmayan tamamen bozuk hayallerine dayanır. Her nasılsa, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali yıllarca hazırlandığı gibi Rusya vatandaşları ve dünya toplumu gözünde haklı gerekçeleri yaratma çabaları da vardı. Bu girişimin büyük payı Ukrayna’daki Neo-Nazizm hakkındaki ikna edici bir hikaye yaratmakla ilgiliydi. Gerçi aşırı sağ partilerin seçimlerde oyların %3’ünden daha azını alıp siyasi güce sahip olmadığı bir ülke hakkında böyle bir efsane uydurmak zor bir işti.

Rusya’nın Ukrayna’daki Naziler hakkındaki tüm hikayesi, Ukrayna Ulusal Muhafızlarının birliği olan Azov Taburuna bağlıdır. Bu hikaye o kadar ikna edici oldu ki Rusya’nın Ukrayna’yı tam ölçekli işgalinin 100. gününden sonra bile bazı insanlar “Azov Taburunun üyeleri gerçekten Neo-Naziler mi?” diye soruyorlar. Bu soruyu cevaplamak ve askeri birliğin böyle bir imajının medyada ve Batı toplumunda hâlâ yayılmasının nedenini anlamak için Azov’un tarihine ve tam ölçekli savaşın hem öncesinde hem de sırasında medyada nasıl gösterildiğine bakmalıyız.

Azov Taburunun Tarihi

Rusya, Kırım’ı 2014 yılında yasadışı işgal ettikten sonra Donetsk ve Luhansk’taki ayrılıkçı ayaklanmaları düzenleyerek sonuçta Ukrayna’nın doğusuna bir saldırı gerçekleşti. Rus yanlısı Yanukovıç’ın cumhurbaşkanlığı döneminde az finanse edilmiş ve yapısal olarak yozlaşmış Ukrayna Silahlı Kuvvetleri bu saldırıya uygun bir şekilde tepki gösteremedi. Onur Devriimi dediğimiz Meydan Devrimi sırasında rus yanlısı bir rejime karşı evvelce ayaklanan sivil gönüllüler devletin savunma kabiliyetlerindeki boşluğu doldurmak için seferber ettiler. Ukrayna’nın güneyinde Donetsk, Zaporijjya ve Herson illeriyle sınırı olan Azak denizi adı ile adlandırılmış Azov dahil birçok gönüllü taburu Rusya’nın saldırısına karşılık olarak kuruldu. Harkiv merkezli Metalist futbol takımının taraftarları, Meydan Devrimi sırasında araba temelli protesto hareketi olan “Automaidan” aktivistleri ve “Ukrayna’nın Vatanseveri” ve “Sosyal Ulusçu Kongresi” (SUK) gibi bazı Harkiv merkezli aşırı sağcı grupların üyeleri bu birimin özünü oluşturdular. Hem “Vatansever” hem de SUK Andriy Biletskıy liderliğindeydi (ileride onun hakkında daha çok bilgi verilecektir).

2014 yılı Mayıs-Haziran aylarında Mariupol’i ayrılıkçılardan ve Rusya askerlerinden kurtarmaya katılan Azov, Ukrayna halkı gözünde güçlü itibar kazanıp gönüllülerden daha yoğun ilgi görmeye başladı. Birlik hakkındaki en yaygın efsane onun bir milis grubu, yani geçici olarak faaliyet gösteren ve üyeleri daimi ordunun askerleri olmayan bir askeri kuvvet olmasıdır. Oysaki, bu doğru değildir. 2014 sonbaharında Azov, Ukrayna İç İşleri Bakanlığı emri altındaki Ulusal Muhafızların bünyesine girip kalıcı olarak Mariupol’e atandı.

Share this...
Facebook
Twitter
Share this...
Facebook
Twitter

Rusya Ukrayna’yı tam ölçekli işgaline 2022’de başladığında Azov, Ukrayna’nın güneyinde Rus askerleriyle mücadele etmekte büyük bir rol oynadı. Azov, Mıkolayiv’in 36. ayrı deniz piyade tugayının altbölümünün üyeleriyle omuz omuza işgalcilere karşı 86 gün boyunca direndi. Son ay içerisinde Ukrayna savunucuları Azovstal adındaki çelik fabrikasının arazisine itildiler. Sürekli bombardımana, topçu ateşe ve daha üstün saldırı pozisyonlarına rağmen rus askerleri fabrikanın tamamını ele geçirmeyi hiç başaramadılar. Gıda, su ve kritik ilaç sıkıntıları yüzünden 19 Mayıs’ta Azov askerlerine ve deniz piyadelerine Ukrayna hükümeti tarafından teslim olmaları emredildi. 29 Haziran’da 43 Azov üyesi esir değişimi sonucunda Ukrayna’ya döndüler, ancak 2022 yılı Temmuz ayı itibariyle 2500’den fazla Ukraynalı Mariupol savunucusu hâlâ Rusya’da esir tutulmaktadır.

Neo-Nazi Efsanesinin Kökleri

Ukrayna’da Azov’un önemi 2014’te ve 2022’deki tam ölçekli işgal sırasında Mariupol’u savunmasıyla doğrudan bağlıdır. Azov üyeleri, özellikle 2022 yılı öncesinde askerlik hizmetinden başka kamuoyunda nadiren tartışılıyorlardı. Ukrayna’nın 2014 yılındaki Avrupa ve demokrasi yanlısı hareketlerinden memnuniyetsiz kalmış Rusya, Ukrayna’nın meşru hükümetinin “faşist” ve “Neo-Nazi cunta” tarafından devrildiğini iddia etmeye başladı. Uluslararası medya bu hikayeyi hızlıca yaygınlaştırıp Kremlin’in bu tür iddialar için herhangi gerekçesi olup olmadığını tartışarak ondan faydalandı. Ulusal Azınlık Hakları İzleme Grubu başkanı, Ukrayna Sivil Özgürlükleri Merkezi uzman konseyi üyesi ve aşırı sağı araştırmacısı Vyacheslav Likhachev medyanın Azov’a yönelik aşırı ilgisini kısır döngüsü olarak tanımlıyor. Likhachev Azov hakkındaki kendi görüşünü belirten bir makalesinde “Medya ilgisi kendisini besler; medya Azov hakkında tamamen ve çoğunlukla medyanın Azov hakkında yazması nedeniyle yazar. Tepki vermeye değmez bir takıntı” diye yazdı. Ancak Azov üyelerini Neo-Naziler olmakla suçlamak için herhangi gerekçe var mı?

İlk olarak, Neo-Nazizm’in neyin olup olmadığını ve aşırı sağdan nasıl farklı olduğunu belirlemek gerekir. İkincisi ise muhafazakar değerler, bir ırkın veya etnik grubun diğerlerinden, kanun ve düzenden üstün olması gibi ortak görüşler paylaşırken Neo-Nazizm’in ayırıcı niteliği Hitler’in ırk ve topluluk hakkındaki görüşlerini esas alarak özellikle Nazi ideolojisini yaşatmak arzusudur. Diğer deyişle, tüm Neo-Naziler aşırı sağcılar, ama tüm aşırı sağcılar Neo-Nazi değiller. Bununla birlikte, bu iki tanımlama arasındaki çizgi medya tarafından mühim ölçüde bulandırılabilir veya biri ya da ikisi elverişli bir anlatı aracı olarak kullanılabilir.

Gizli biyolojik laboratuvarlar ve saklanmış nükleer silahlarla ilgili tüm saçma sapan iddiaların yanı sıra savaş suçlarının inkarından sonra rus televizyon sunucularının, siyasetçilerinin veya hükümet yetkililerinin söyledikleri hiç bir şeyin gerçek olarak algılanmaması gerektiği açıktır. Azov durumunda Rus medyası tüm Azov Taburunun bugünlerde tamamen Neo-Nazilerden oluştuğu sahte hikayesini yaratmak için Azov’un kurucularının biyografilerine ve aşırı sağ hareketlerine katılmış olmalarına dört elle sarıldı. Kurucu üyelerden biri olan Andriy Biletskıy’ın geçmişinin oldukça tartışmalı olması Azov’un şimdiki üyelerini, onların siyasi görüşlerini ve ideolojilerini hiç bir şekilde tanımlamaz. “Ulusal Kolordu” aşırı sağ siyaset partisinin başkanı ve Azov Taburunun oluşmasında rol oynayan ve kurucusu olarak kabul edilen Andriy Biletskıy taburun 2014’te sadece birkaç ay boyunca liderliğini yaptı. Biletskıy’ın sonradan siyasete dönmesine rağmen bazı yabancı medya kaynakları Biletskıy’ın yerine Azov’un “Ulusal Kolordu”yu kurduğu yanlış bilgiyi yaygınlaştırmaya devam ediyor. Biletskıy’ın Ukrayna parlamentosunun üyesi sadece 2014-2019 yılları arasında olup yeniden meclise girmeyi başaramamasını belirtmek çok mühimdir. Şu anda partisinin ülkede hiç siyasi gücü yoktur. Azov’u bir süre önce bırakmasına rağmen Biletskıy hala onu kendi “zeka ürünü” olarak görüp Vyacheslav Likhachev’e göre Azov’un “ticaret markası”nı kendi siyasi kariyerini ilerletmek için aktif bir şekilde kullanır. Biletskıy parlamento üyesi olduğu sırada Azov Sivil Hareketini kurdu, ama kendisinin taraftarlarıyla birlikte kurduğu tüm siyasi partilerin ve hareketlerin Ukrayna Ulusal Muhafızlarının birimi olan Azov’dan tamamen ayrı olmasını belirtmek çok önemlidir. Ayrıca, askeri ve kolluk görevlilerinin Ukrayna’da siyasi parti kurmalarına ve üyesi olmalarına izin verilmediğini belirtmekte fayda var.

Azov Taburunun Üyeleri Neo-Naziler Mi?

Kesinlikle hayır. Aşırı sağ kurucularının alaydan 2014 yılın sonunda ayrılmalarına rağmen rus propaganda makinesi ve bazı batı medya kaynakları Azov’un itibarını lekelemek amacıyla onları hâlâ kullanır. Zamanla evrim geçirip değişen askeri birim hakkındaki bu tür genelleştirici iddialar sadece yanlış değil, aynı zamanda tamamen Azov’un kurucularının şahsiyetlerine odaklandığı için Ukrayna’ya çok büyük zarar verir. Ukrayna’nın uluslararası alandaki itibarını zayıflatmak kesinlikle Rus medyasının amacıdır.

Üstelik, Ukrayna Silahlı Kuvvetlerine bağlı askeri birlikler herhangi bir ideoloji üzerinde kurulamaz. Ulusal Muhafızların tek olası ideolojisi Disiplin Tüzüğü’dür ki yeri gelmişken “insan haklarına, onur ve haysiyetine saygı duymak” ve “insan haklarını ihlal eden veya insan onuru ile haysiyetini aşağılayan iddialardan ve davranışlardan uzak durmak” zorunluluğunu kutsal olarak kabul eder. “Beyaz üstüncülerle dolu” olarak sıkça nitelendirilen tabur aslında insanların çoğunun düşündüğünden daha çeşitlidir. Tam ölçekli işgalden öncesinde ve sırasında Yahudiler, Kırım Tatarları, Moldovalılar ve Gürcülerle sınırlı olmamak üzere etnik ve ulusal azınlıkların birçok temsilcisi Azov’da hizmet verdi. Vyacheslav Likhachev’e göre kendi radikal görüşlerini açıkça belirten herkes 2017’de Azov’un yeni komutanlığı tarafından dışarı çıkarıldı. Üstelik, Azov kendi son açıklamasında “Nazizmi ve Stalinizmi hor gördüğünün” altını çizdi.

Peki, her şey bu kadar açıksa, Batılı izleyiciler neden Azov hakkında endişelerini dile getirmeye devam ediyorlar?

Vyacheslav Likhachev bunu şöyle açıklıyor:

“Rus propagandası, Ukrayna’da mevcut olduğu iddia edilen suçlu, Neo-Nazi “ulusçu bir tabur”un izlenimini yarattı. Propagandacılar etkileyici bir resim oluşturmak amacıyla taburun kurucularının siyasi geçmişi gibi gerçekler kullanırlar. Bu resim sahte, ama rus propagandası hafife alınmamalı.

Bu, özellikle o kadar bariz yalanlara alışık olmayan Batı toplumunda sistematik, profesyonel ve inandırıcı bir anlatıdır. Genellikle Batı toplumu dünyanın beyaz ve siyah görüntüsünü reddederek daha karışık modelleri göz önünde bulundurur. Tipik olarak, bu görüntü hakikati ortada bir yerde, kutuplaşmış aşırı uçlar ortasında arıyor. Ama Polonyalı tarihçi Adam Michnik’in dediğine göre “Gerçek ortada değildir, olduğu yerdedir”.

Propaganda sadece ona inanmak isteyenler varsa işini görür. Biri ruhunda propaganda ile aynı fikirdeyse onu inandırmak kolaydır. Batı toplumu her şeyin karışık ve muğlak olduğu masallarıyla kendini uyutmayı çok uygun buluyor. Bu durumda, ne araya girmeye ne de kabahatli hissetmeye gerek var, zira vicdanı rahat.

Ukrayna’daki Nazizm hakkındaki yalanın hala hayatta olmasının tek sebebi ondan faydalananın sadece Rusya olmamasıdır. Bu, Ukrayna’nın düşmanla tek başına mücadele ettiğini izlerken çoğu Mariupol’u tüm güçleriyle savunarak eşit olmayan savaşta şehit düşen veya şimdi Rusya’da esaret altında olan Azov askerlerinin haline fazla üzülmemek ve hiçbir şey yapmamak için büyük bir argümandır”.

Materyali hazırlayanlar

Ukraїner yazarı:

Bohdan Lohvınenko

Yazar:

Yuliya Tımoşenko

Editör:

Claire Little

Fotoğraf editörü:

Yuriy Stefanyak

Çevirmen,

İçerik menajeri:

Katerına Şçepkovska

Çeviri editörü:

Svitlana Urum

Keşif gezisini takip edin