Share this...
Facebook
Twitter

Kırım уarımadasının işgali ani olmadı. Uzun süredir bilgi toplayan ve siyasi hazırlıklar yapan Rusya, 2014 başındaki erken seçimlerde fırsatı değerlendirerek, Kırım’ı işgal etmeye cesaret etti. O zamandan beri, bir zamanlar umut vaat eden turizm bölgesi, Rus ordusu için bir eğitim alanına dönüşmeye başladı. Binlerce işgal karşıtı Kırım’da kaldı. Rus hükümeti sistematik olarak onlarla savaşmaya ve medeni ülkelerin yaptırımlarına maruz kalmaya devam ediyor. Ukrayna anakarasında 7 yıldır evlerine dönemeyen binlerce Kırımlı var.

Bahçesaray çevresindeki yamaçlarda yetişen lavanta, Aluşta yakınlarındaki dedemin bahçesinden olgun incir, tavadan yeni çıkmış sıcacık anneannemin yantıkları, yarımadanın güney kıyısında yetişen ardıç ve yaz aylarında Kırım toprak yollarının tozlu kokuları, çoğumuzun evimizle ilgili en sevilen kokuları, eşyaları, yerleri ve anıları vardır.

Genellikle evin başladığı yerde kaygı ve belirsizlik ortadan kalkar. Ev, güçlü kökler gibi bizi tutar, bize kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi ve nereye gittiğimizi söyler. Bu projenin kahramanları ve diğer birçok Ukraynalı için Kırım onların evi. Ve bugün, evlerinin elinden alınmasının ve oraya uzun süre geri dönemeyecek olmalarının nasıl bir şey olduğunu çok iyi biliyorlar. Çocukluk anıları, en sevilen manzaralar, akrabalar – tüm bunlar onlara artık ulaşılmaz olan evi hatırlatıyor. Peki ya bir süreliğine orayı ziyaret edebilirlerse?

Kırım’ım Ukrayna Enstitüsü ile ortaklaşa oluşturduğumuz bir seridir. Proje kapsamında sanal gerçeklik gözlükleri ile kahramanlarımız, Kırım’daki simgesel yerleri izliyor, kendi düşüncelerini ve yarımadalarıyla ilgili anılarını paylaşıyorlar.

Korumak

— Abim ile Bahçesaray’a yaklaşıyorduk . Temmuz ayıydı ve hava çok sıcaktı. Jiguli’nin (Lada — editörün açıklaması) camını açtım. Bahçesaray’ın girişinde manzara değişmeye başladı – dağları gördüm ve lavanta kokusu aldım. O zamanlar Bahçesaray’ın çevresinde çok sayıda lavanta vardı. O zamandan beri, lavanta kokusu evde olma hissi uyandıran ilk şey.

Fotoğraf: Oleg Pereverzev.

Oyuncu ve yönetmen Ahtem Seitablayev için Bahçesaray ve özellikle Han Sarayı, ailesinin 1989’da sürgünden Kırım’a dönmesinden bu yana gerçek bir “güç kaynağı” haline geldi. On altı yaşındaki Ahtem’in yarımadaya gelişinin ilk gününde abileri tarafından gösterilen yerler bunlardı.

— Oraya (Han Sarayına — editörün notu) pek çok kez gittim: arkadaşlarımı getirdim, filmlerimin bazı bölümlerini sarayın içinde çektim ve kendim çekildim. Sarayın hemen içinde “Bahçesaray Çeşmesi” adlı oyunumu oynadık. Sarayla ilgili pek çok güzel anım var. Bana onu tamamen tanıyormuşum gibi geliyor.

İşgalin başlangıcından bugüne kadar, Rus işgalcı hükümet, yarımadadan Rusya’ya aktif olarak müze objeleri ihraç etmekte ve Kırım’daki kültürel miras alanlarının sözde “yeniden inşasını” başlatarak korunan bu yerleri tehlikeye atmaktadır. Şimdi Kırım Tatarlarının tarihi ve kültürünün ana anıtı, Ukrayna’daki Kırım hanlarının tek resmi konutu ve dünyadaki Kırım Hanlığı’nın saray mimarisinin tek örneği olan Bahçesaray’daki Han Sarayı bu durumda. Artık binalarının bir parçasında iskele ve üst yapılar bulunuyor.

— Bu bir UFO. Çok çılgın görünüyor, stadyum gibi. İşgal yönetimi bunun sarayın korunması için yapıldığını söylüyor. Şahsi kaynaklardan ve bir zamanlar sarayda çalışan ve konuyu bilenlerden öğrendiğim kadarıyla, aslında bu durum Han Sarayı’nın yıkılması demektir, çünkü eski kiriş ve kiremitlerin yerine modern malzemeler kullanılıyor.

Konuşmak

Ev hakkında konuştuğunuz sürece, o ev ulaşılmaz olsa da, unutulmaz kalır. Kırım hakkında konuşmanın ve sesini duyurmanın bir yolu da sanat yoluyla konuşmaktır. Jamala — Kırım Tatar asıllı Ukraynalı şarkıcıdır. Ailesi, diğer binlerce Kırım Tatar ailesi gibi, onlarca yıl Orta Asya’da sürgünde yaşadı. Jamala’nın 2016’da “Eurovision” finalinde seslendirdiği, Mayıs 1944’te Kırım Tatarlarının yarımadadan sürülmesine ithaf edilen “1944” şarkısı, yarışmada Ukrayna’ya zafer getirdi. Şarkıcı bu şekilde kendi evinden, halkından bahseder.

— Bugün Kırım hakkında çok az konuşulduğunu düşünüyorum. Sanki herkes çoktan vazgeçmiş gibi. Herkes bir sınırın olmasına alıştı, sonra iki sınırın olmasına alıştı; sonra Kırım ile sınırlı miktarda iletişime alıştı; sonra orada kalanların hain oldukları gerçeğine alıştılar; sonra bu hainlerin sürekli bir şeyler için hapsedilmesine alıştılar; sonra geri dönmemelerine, ortadan kaybolmalarına ve kimsenin onlardan bahsetmemesine alıştılar. Bu kötü bir şey işte, insan istisnasız her şeye alışır. Hiçbir şey söyleyemeyeceğin bir yerde yaşarsın – alışırsın, söyleyebileceğin bir yerde yaşarsın o zaman da alışırsın. Durumu değiştirmenin tek tarifi onun hakkında konuşmaktır. Çifte standart olmadan. Ukrayna bir Avrupa ülkesidir, geleceğe birlikte ilerliyoruz ve Kırım ve Donbas’ın geri döneceğini, orada yaşayanların bizim insanlarımız olduğunu biliyoruz. Ama yavaş yavaş onları unutuyoruz. Bir zaman düşman oluyorlar ve biz onlara taş atıyoruz, sırf bizim için bu daha uygun diye. Üzgünüz, savaştan bahsetmekten yorulduk, işgalden bahsetmekten yorulduk. Yorulduk. Yorulduk mu? Peki Kırım Tatarları 1944 sürgünden sonra nasıl Kırım’a döndüler? Geri dönmesi kaç yıl sürdü? Ya onlar da yorulsaydı? Ya onlar yorgun olsalardı? İşte o zaman Kırım’ın ne olduğunu bilemeyecektim. Biz ise yedi yılda yorulduk. Gerçekten mi?

Bugün Ukrayna’da Kırım’ın anakaradaki “sesi” olan bir dizi kamu kuruluşu var. İşgal altındaki Kırım’ın durumu hakkında bilgi vermek, yarımadadaki insan hakları ihlallerini kaydetmek, ülke içinde yerinden edilmiş kişilere yasal ve diğer türden yardımlar sağlamak için oluşturuldular. Bunların en ünlüsü, işgalin ilk günlerinde Şubat 2014’ün sonlarında gönüllüler tarafından oluşturulan Kırım SOS’tur.

Ukrayna kamuoyunda Kırım hakkında kültürel anlamda faaliyet gösteren en bilinen kuruluş, 2017 yılından bu yana Ahtem Seitablayev’in başkanlığını yaptığı “Kırım Evi”dir. Kuruluş, Kırım’daki yerinden edilmiş kişileri bir araya getirip, onların dillerini, kültürlerini ve tarihlerini hatırlamalarına yardımcı olur.

Fotoğraf: Oleg Pereverzev.

Savunmak ve geri dönmek

Dünyaca ünlü insan hakları savunucusu Kırım Tatar halkının lideri Mustafa Cemilev‘in ailesi, Sovyet döneminde iki kez Kırım’dan sınır dışı edildi. Bugün, diğer kahramanlarımız gibi, bir daha sözde hibrit bir sürgünü yaşıyor. Ya Mustafa Cemilev ve Oleg Sentsov gibi onlara Rusya Federasyonu topraklarına (işgalcı hükümet tarafından Kırım da onun bir parçası olarak kabul edilir) resmi olarak girmeleri yasaktır ya da güvenlik nedeniyle oraya gitmiyorlar.

Mustafa Cemilev Kırım’da en son 19 Nisan 2014’teydi. Kırım’ı anakara Ukrayna’dan ayıran kontrol noktalarından birinde, bir Rus subayı Mustafa’nın Rusya Federasyonu’na beş yıl süreyle girmesini yasaklayan emrini okudu. Şimdi yasak süresi uzatıldı.

— Sordum: “Neden ülkenize girmemi yasaklamaya karar verdiniz? Dediler ki: Kırım da Rusya’dır. Ben de cevapladım: O halde, burada (Kırım’da — editörün notu) beş yıl kalacağınızı düşünüyorsanız, çok iyimsersiniz”. O zaman gerçekten öyle düşünüyordum. Bu işgalin uzun sürmeyeceğini düşünüyordum. Yanılmışım. Yedi yıldır oraya gidemiyorum. Hemen hemen tüm akrabalarım ve arkadaşlarım Kırım’da kaldı. Bu altı yıl içinde birçok akrabam orada vefat etti ve ben cenazelerine gidemedim.

Yarımadada işgalin başlamasından bu yana Ukraynalı aktivistlerin ve Kırım Tatarlarının evlerinde tutuklamalar ve aramalar devam ediyor. Kırım Tatar Kaynak Merkezi‘ne göre, 2014’ten 2020’ye kadar Kırım’da 218 kişi (150’si Kırım Tatarı) siyasi mahkum statüsü kazandı ve uydurma ceza davaları nedeniyle yargılandı, bunların yarısından fazlası da hala hapishanelerde.

Sovyet yetkilileri tarafından yedi kez hapsedilen ve sonuç olarak 15 yıl hapis cezasına çarptırılan muhalif Mustafa Сemilev, Sovyet baskısını Kırım’daki Rus yetkililerin bugün yaptıklarıyla karşılaştırıyor.

— Sovyet yetkilileri muhaliflerin evlerinde aramalar yapardı, yaklaşık bir düzine arama geçirdim. Gelip “Verilerimize göre, evinizde Sovyet devlet sistemini ve onun siyasi düzenini aşağılayan materyal ve yayınlarınız var. Onları gönüllü olarak vermenizi öneririz, aksi takdirde arama yapmak zorunda kalacağız” diyorlardı. Tabii bu daha çok formaliteydi çünkü kendilerine bir şey verilse bile yine de arama yaparlardı. Şimdi böyle bir şey yok. Şimdi evin etrafını sarıyorlar, maskeliler, kimse kendini tanıtmıyor, herhangi bir arama izni yok. Öylece eve dalıyorlar. Herkesi yere yatırıyorlar. Aramaya başlıyorlar. Maddi hasara neden olup, insan onurunu zedeleyip arama yapıyorlar.

Uzun bir aradan sonra eve döndüğünde – uzun süredir dokunulmayan tüm tanıdık yüzeylerde birikmiş tozu fark edersin. Belki giriş kapısı farklı gelir — biri onları değiştirmiştir. Belki yakınlarda başka binalar yükselmiştir ve tanıdık sokaklar şimdi farklı görünebilir. Ancak bazı şeyler, lavanta, incir ve ardıçın tanıdık kokuları,ev hissi ve oraya geri dönme arzusu aynı kalır.

— Bu işgalin biteceğinden eminiz, çünkü başka türlü olamaz. Ama bu muhtemelen zaman meselesidir. Bence döndükten sonra Kırım’da çok şey farklı olacaktır.

Fotoğraf: Oleg Pereverzev.

Ukraynalı film yönetmeni, yazar ve kamu aktivisti Oleg Sentsov Kırım’ın işgalinin başlamasından bu yana en bilinen siyasi mahkumlardan biri haline geldi. Göz altına alınması, suçlanması ve Rus toplama kampında tutulması, işgal altında olan Kırım’daki en çok gündeme getirilen insan hakları ihlallerinden biri oldu. 2014 yılında Simferopol’de bir dizi terör eylemi hazırlamakla suçlanan yönetmen Rus güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındı. Aleyhinde ifade verenler işkence sırasında yalan ifade vermeye zorlandı. İşgalcı yönetim Oleg Sentsov’a 20 yıl hapis cezası verdi.

Mayıs 2018’de, hapisteyken Sentsov, Rusya’daki tüm Ukraynalı siyasi mahkumların serbest bırakılmasını talep edip süresiz bir açlık grevine başladı. Açlık grevi, toplama kampı yönetiminin Oleg’i yapay beslenmeye aktarmaya karar verene kadar, 145 gün sürdü. Siyasi tutukluyu desteklemek için dünya çapında düzinelerce şehirde kitlesel eylemler gerçekleşti.

Beş yıllık yasadışı hapis cezasının ardından Oleg, Rus suçluların Ukraynalı savaş esirleriyle takas edilmesi kapsamında Ukrayna’ya döndü. Kaçırma, tutuklama, yasadışı yargılama geçirdi, ancak yine de binlerce kişi gibi, memleketine Kırım’a geri dönemiyor.

— Bizi kandıran bu rejimle pazarlık yapmaya çalışmak yerine, Kırım’ın iadesini talep etmeli, işgalden kurtulma ile sonuçlanacak süreçlerin gerçekleşmesi için çalışmalıyız. Donbas’ı da kastediyorum çünkü benim için bu aynı soru. Bu, Rusya Federasyonu’nun saldırganlığının bir tezahürüdür. Toprağımız için onunla savaşmalıyız, hepsi bu.

destek

Bu materyal Ukrayna Enstitüsünün katkılarıyla çevrildi.

Materyali hazırlayanlar

Ukraїner yazarı:

Alim Aliyev

Bohdan Lohvınenko

Proje menajeri:

Katerına Polevyanenko

Yazar:

Nataliya Ponedilok

Editör:

Yevheniya Sapojnikova

Röportör:

Bohdan Lohvınenko

Karina Pilühina

Kameraman:

Oleh Solohub

Mıhaylo Şelest

360 derece çekim,

Kurgu yönetmeni:

Sergiy Korovaynıy

Yönetmen:

Mıkola Nosok

Fotoğraf editörü:

Katya Akvarelna

Transkripsiyoncu:

Roman Ajnük

Alina Kufedçuk

Yana Rubaşkina

Anna Lukasevıç

Viktoriya Sıpuhina

Çevirmen:

Kseniia İlgen

Çeviri editörü:

Feridehanum Useinova

İçerik menajeri:

Katerına Şçepkovska

Ukraїner'i destekleyenler

Ortak olun

Keşif gezisini takip edin